
Pek çoğumuz geçinmek için çalışmak zorunda. Ancak kazandırdığı para bir yana, çalışmak cazip bir şey mi?
Tren makinisti Amy Carpenter, “Yolcularla konuşmaktan, bildiklerimle insanların yolculuklarını daha iyi geçirmelerini sağlamaktan ya da perona yaklaşırken heyecanlı bir çocuğa el sallamaktan hoşlanıyorum. Ama en temelde, gerçekten tren kullanmayı seviyorum,” diyor. Aspen Valley Hastanesi’ndeki bir hemşire, çalışanların isim vermeden şirketlerini değerlendirdiği Glassdoor internet sitesinde, ” Başka hiçbir yerde çalışmayı istemezdim!” diye yazıyor. Teknoloji girişimcisi Michael Sliwinski, ” Her iş gününe heyecanla ve hazır uyanıyorum ve bu benim için dünyadaki en büyük ödül,” diyor.
Bu kişiler neredeyse ” İşimi o kadar çok seviyorum ki parasız da yaparım” diyecek kadar şanslılar. Dolayısıyla çalışmak, bazı insanlar için cazip.
Ancak maalesef diğer pek çok insan için başka bir doğru ağır basıyor. 2013 yılında Gallup, 142 ülkede yapılmış çok önemli bir çalışma yayınladı ve sonuca göre küresel işgücünün yalnızca %13’ü gerçekten “işini ilgiyle yapıyordu.” %63 “işini ilgiyle yapmıyordu” yani “motivasyonları yoktu ve kurumsal amaçlara ve sonuçlarına katkıda bulunmak için çabalamıyorlardı.” Geriye kalan %24 ise “işini yapmıyordu.” Bu da özünde, neredeyse her dört çalışandan birinin işini sevmemesi demek. Bu insanlar ” mutsuzlar ve üretken değiller ve muhtemelen çalışma arkadaşlarını da olumsuz etkiliyor.” Ve bunun anlamı, uyanık kaldıkları saatlerin büyük bölümünü korkunç derecede sıkılarak geçiren yaklaşık 340 milyon insan demek. Yaklaşık bir milyar insan da hayatlarının büyük kısmını harcadıkları bir aktivitede para dışında bir şey kazanmıyor.
……
Bayağı kötü bir durum. Hatta o ilgisizliğin insanlığa verdiği hem psikolojik hem de ekonomik zarar düşünüldüğünde skandal.
Çalışmayı nasıl daha cazip hale getirebiliriz? Güzel bir çalışma alanından bağımsızlığa, pek çok faktör yardım edebilir ama belki de en önemlisi, net ve değerli bir amacın olması. İnsanlar yaptıklarının bir işe yaradığını hissetmek ister. Ekonomi uzmanı John Kay’in dediği gibi, ” Yaşamak için nefes almak ne kadar amaçsa, iş konusunda da kâr o kadar amaçtır.” İnsanlar patronlarını zengin etmenin ötesinde hedefler ister.
Yöneticilere şirketlerinin para kazanmak dışında ne amacı olduğunu sorduğunuzda genellikle boş bakışlarla karşılaşır ya da ” müşterilerimize hizmet” gibi basmakalıp cevaplar duyarsınız. Hatta bazı şirket yöneticileri ticari bir kurumun, hisselerinin değerini artırmaktan başka bir amacı olması fikrine katlanamaz bile. Bu kadar çok çalışanın işine ilgisiz olması şaşırtıcı değil.
Bir çalışanın katkısının bulunacağı değerli bir amaç ya vardır ya yoktur diye düşünebilirsiniz. Ama amaç, ne kadar önemli gelse de bir dereceye kadar hayal gücümüzün bir parçası olarak görülebilir. Hayatınızdaki en mühim şeyin çocuklarınızı iyi yetiştirmek olduğunu söyleyebilirsiniz. Tanıştıkları kıza mutluluk vermek, diyebilirsiniz.Güçlü bir firma kurmak, olimpiyatlarda madalya kazanmak ya da akciğer kanserini tedavi etmek de diyebilirsiniz. Hatta birden fazla hedefi kovalayabilirsiniz. Her sabah yataktan kalkma sebebiniz size kalmış. Dolayısıyla amaç oluşturulabilir ve bu, onu daha değersiz kılmaz.
………
İş dünyasından ideolojik olarak nefret eden biri, çalışanların başka birine yardım ettiklerini hissettiklerinde işlerinden daha çok keyif aldıklarını ve işlerini daha dikkatle yaptıklarını öğrendiğinde şaşırabilir. Şirketler para kazanmak için yola çıkabilir ama çalışanları genellikle yaptıklarının bu hayatta bir işe yaradığını bilmek istiyor ve bu eğilim gün geçtikçe büyüyor gibi görünüyor. Çalışmayı daha cazip kılmak istiyorsak, bu eğilimi anlamak ve buna karşılık vermek gerekiyor.
Hangi Doğru/ Hector Macdonald