Blues efsanesi B.B. King’i dinliyorum. Koyu lacivert bir gitarı var. Dünyanın en önemli gitar markası onun adını taşıyan bir gitar yapmış.
Mi Minör gamı içinde bulunan 8 sesin hep beşinci sesini alırsanız gitaristlerin kutu dedikleri bir durum ortaya çıkar. Bu kutu içindeki seslere doğru basarsanız, mi minör akorları ile uyum içinde bir ses duyulur.
Solo gitar, ritim gitar ve bas gitar bu seslere basar, birbirini tekrar ediyormuş gibi görünen ama kendi içinde tamamen özgün olan bir durum ortaya çıkar.
BB King, blues müziğin yaşayan efsanesi olarak, yaşına ve o tonton haline rağmen ruhunda hissediyor mi minör pentatonik kutusunu.
Belki aynı kutu içinde bir aşağı bir yukarı çemberler çiziyor ama her seferinde tamamen özgün tamamen farklı bir melodi çıkıyor.
Parmakları ne çok hızlı ne çok yavaş. Tam olması gereken yerlere basıyor.
***
Muhteşem bir solo.
Arkada, orkestra, sabit bir ritmi Mi Minör üzerinden yavaş yavaş çeviriyor. Aynı çemberin içinde.
Her seferinde aynı döngü. Ne fazla ne eksik.
Hafif çatlak gırtlağı ile şarkıyı söylemeye başlıyor BB King, sonra nakarat,
Sonra gene aynı döngü ve soloya giriyor.
Tek kelimeyle muhteşem.
Tam olması gerektiği gibi.
***
Aklıma Ahmet Haşim’in Merdiven şiiri geliyor.
“MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…”
Hayat merdivenini anlatır bu şiirinde Ahmet Haşim.
Türk edebiyatının en büyük şairi.
Lise edebiyat derslerinde bu ne işimize yarayacak diye burun kıvırdığımız, klasik kalıplardan biri olan “Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa’lün)” kalıbı ile yazılmıştır.
Bütün satırlar döngüseldir. Aynı kalıp içinde ses bütünlüğü ile yazılmıştır.
Her satırda tekrar başa döner.
Tıpkı BB King’in elektro gitarı ağlatarak çaldığı kalıplardaki gibi.
Şiirin ve müziğin kendi içindeki matematiği böyle bir döngü üzerine kuruludur.
“Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…”
diyor merdiven şiiri. Hayat merdiveninin akşamına doğru bakıyor Ahmet Haşim, Gökyüzündeki muhteşem kızıllık, kararan hava ile birlikte kaybolmakta.
“Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?”
Öyle bir kızıllık ki, gülleri kanatıyor, bülbüller bile kan içinde,
Suyun üzerinde bir yangın
Mermer bile tunç rengine dönmüş.
Belli ki hüzün sarmış akşam ile birlikte.
GEÇİCİLİK
Doğanın en temel kuralıdır. Her şey geçer. Güneş doğar, batar. Gündüz de geçicidir, gece de.
Fırtına çıkar, şimşek çakar yağmur yağar. Geçer gider.
Felaket olur yağmur, sel olur.
O da geçer, belki biraz kum kalır.
Güneş açar, içimizi ısıtır, mutluluk verir, eh o da geçer.
İktidarlar, efendiler, krallar, hepsi geçicidir.
Zenginlik, mal mülk..
Sağlık da geçicidir, Hastalık o da geçer gider.
Doğanın ve hayatın en temel kuralıdır.
Her şey geçicidir.
Bir çemberin içinde kendini tekrar eder.
Emekleyerek çişimizi tutamadan, annemizin ellerinde mama ile beslenirken başladığımız hayata aynı şekilde veda ederiz.
Bu yüzden basit yaşamalıyız. Basit ve döngüsel.
Mutluluğun sırrı bu basitlikte ve geçici olan hayatı kabul etmekte gizlidir belki…
Birbirini tekrar eder gibi görünse de arada mutlaka muhteşem notalar ve dizelerin farkına varmaya engel değildir bu basitlik.
“Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta..”
Kızıla çalan güzel akşamlarınız, aydınlık sabahlarınız olsun.
——————
Prof. Dr. Gökhan Akbulut
Bu yazı 18 Haziran 2020 Tarihinde İzmir Gazetesinde yayınlanmıştır
https://www.izmirgazetesi.com.tr/cember-makale,256.html
.