
Atina gençliğini yozlaştırma suçuyla üç yurttaş Sokrates’e soruşturma açtırırlar. Sokrates, az bir çoğunlukla suçlu bulunup ölüme mahkûm edilir.
Sokrates’in Savunması kitabında, Sokrates’in mahkemede yaptığı biri kendi savunması sırasında, biri mahkeme kararından sonra ve diğeri hükmün açıklanmasından sonra olan konuşmaları Platon tarafından aktarılır.
Sokrates hemen idam edilmemişti. Mahkemesi sırasında ancak görevli bir geminin Delos Adası’ndan Atina’ya dönmesiyle sonlanacak olan tören süreci başlamıştı. Bu geminin dönüşü, dinsel bakımdan önem arz ediyordu ve gemi uzaktayken hiçbir idam gerçekleşemezdi. Bu nedenle Sokrates, bu süreyi hapiste geçirmek zorundaydı. Arkadaşları onu kurtarmak için bir eylem planı hazırlamışlardı. Bu planı Sokrates’e anlatma görevi Kriton’a düşmüştü :
Arkadaşları, gardiyanlara rüşvet vermeyi öneriyorlardı, böylece Sokrates, Atina’dan kaçıp, başka bir yere, belki kendisini ağırlayıp, koruyabilecek arkadaşlarının bulunduğu Teselya’ya gidebilecekti.
Kriton diyaloğu Platon’un anlatımıdır ve metin 2 bin 400 yıllıktır.
İlk sayfa civarında, Kriton muhafızla arkadaşlık kurduğundan söz açar. Sokrates, bu yaşında insanın ölecek olmaktan sızlanmaması gerektiğini söyler. Ancak ardından Kriton, ikna harekâtını başlatır. Arkadaşları için Sokrates’in ne kadar değerli olduğunu söyleyerek başlar. Arkadaşlarının itibarı risk altındadır. Eğer hapishanede kalıp, ölecek olursa insanlar, arkadaşlarının Sokrates’i kaçırmak için herhangi bir çaba göstermediklerini düşüneceklerdir.
Sokrates, insanların ne düşündüğünden rahatsız olunmaması gerektiğini söyleyerek, Kriton’a yanıt verir. Bizim için önemli olan, olgulara dair berrak bir görüşü olan makul insanlarınkidir.
Kriton, ” Bu tavrı takınmaya gücümüz yetmez, çoğunluğun görüşü çok güçlü” der. Sokrates ise, ” Tam aksine, gerçekte neyin önem arz ettiğine bakarsak, çoğunluk hiç de güçlü değildir. Dahası gerçekte önemli olan o kişinin bilgeliğidir.”
Kriton, Sokrates’in kendi hayatını kurtarabilecekken, hayatından vazgeçmekle ve böylelikle düşmanlarının diledikleri sonucu kabullenmekle hatalı bir davranışta bulunduğunu söyleyerek devam eder. Sonra da Sokrates’i önce çocuklarını umursamamakla, arkasından da cesur olmamakla suçlar.
Üzüntü ve kaygı içerisindeki Kriton’un hararetli duygularına, Sokrates nazik, sakin yorumlarda bulunur.
Sokrates’in sürgüne kaçmasının yanlış olacağını öne sürmesinin arkasındaki büyük resim ise şöyledir :
Öncelikle Kriton’dan, birisine yanlış bir şey yapmanın – bize yapılan bir yanlışa karşılık olsa bile- her zaman yanlış olduğunu kabul etmesini ister. İntikâm tatlı olabilir, ancak caiz değildir. Eğer kabul edilecek olursa, Sokrates’e – devlet, jüri veya şikayetçiler tarafından- yanlış bir şeyin yapılıp yapılmaması önemli değildir. Önemli olan tek mesele, Kriton’un planına uymakla kendisinin yanlış bir şey yapıp yapmayacağıdır.
İnsanlara zarar vermek yanlış ve adil bir anlaşmayı bozmak yanlıştır. Artık, Sokrates, eğer kaçmaya çalışırsa her iki yanlışı da yapmış olacağını öne sürer. Bu yanlışlara maruz kalan taraflar ise Atina Devleti ve onların yasaları olacaktır.
Birinci olarak, onlara zarar verecektir ve onları yok etmeyi hedeflemiş olacaktır. Eğer Kriton’un önerdiği şey örnek alınacak olursa, sonuç, yasanın böylelikle Devletin de çökmesi olacaktır. Tek tek bireyler, mahkemelerin kararlarını yok sayarlarsa ne devlet, ne de yasalar ayakta kalabilir ?
Herkes bu şekilde davransa ne olur ?
Ikinci olarak, Devlet ve Yasalar, kaçması durumunda Sokrates’in sözleşmeyi bozmuş olacağını öne sürer. Sokrates’i olduğu kişi yapan Atina Devleti’dir ve bu nedenle sözleşmeyi bozamaz.
Sokrates, kararının sonuçlarını da düşünmeliydi :
Kaçacak olursa arkadaşları tehlikede olacak, sürgündeki yaşamı da değersiz ve alçaltıcı olacaktır. Son olarak, bunun çocuklarına ne yararı olacaktır ? Onları Teselya’da mı büyütecek ? Onları da sürgün mü edecek ? Dahası eğer Atina’da büyüyecek olurlarsa, Sokrates ister ölü olsun, isterse yalnızca orada bulunmasın, bunun çocukları için ne farkı olacak ? Her iki durumda da Sokrates’in arkadaşları onların eğitimiyle ilgilenmeyecekler miydi ?
Son olarak Sokrates diyalogda, ahlâkla din ilişkisine de yelken açarak :
” Duyuyor olduğum bu şeyler, Kriton,….ve bu sözler içimde yankılanıyor, işte bu yüzden başkalarını duyamıyorum. O halde bu yolu tutalım, zira Tanrı’nın gösterdiği yol da bu.”
Düzenlenmiştir.