George Lucas imzalı ilk Starwars izleyicisi ile 1977 karşılaştı. Büyük bir tarih meraklısı olan Lucas, ilk filmini düşük bir bütçeli, uzay sahnelerini de maketlerle oluşturdukları bir akvaryumda çekmişti. Kendince absürt bulduğu bu filmin en iyi ihtimalle yüz bin izleyicisinin olacağını düşünüyordu.
Ancak film gösterime girdikten bir hafta sonra kelimenin tam anlamıyla patladı. Bir anda fan toplulukları oluştu. Karakterlerin oluşturduğu oyuncaklar milyonlarca satıldı.
LUKE SKYWALKER’IN HİKAYESİ
Lucas, aslında Luke Skywalker’ın hikayesini anlatmak istemişti. Bir kızılderili ismi gibi değil mi? Gökte-yürüyen.
Skywalker’in, Jedi (ceday diye okunuyor) şövalyesi olmak için yürüdüğü yolun hikayesi. Yaşadığı kararsızlık, korkular, vazgeçiş. Ardından şartların onu kahraman olmaya zorlaması. Kararlılıkla bu mücadeleye girişmesi için yaşadığı bazı felaketler. Sonunda kahraman olması. Ancak ilginç bir sonucu oldu filmin. İzleyiciler, Luke’dan çok Darth Vader karakterini merak ettiler. Bu gizemli kötü adam, geçenlerde sinema tarihinin en büyük kötüsü ilan edildi. Bunun üzerine Lucas, Darth Vader’ın hikayesini anlatmak için ikinci üçleme olan ama hikayenin başlangıcını anlatan Anakin Skywalker’ın hikayesini yani Darth Vader’ın hikayesini çekti.
Darth Vader
Darth Vader gerçek adıyla Anakin Skywalker’ı çocukluğundan itibaren izledik bu ilk ama daha sonra anlatılan ikinci üçlemede. Belki başta anlatsaydı çocukça bulunacak bu durum, büyük bir ilgi çekti ve gene milyonlarca insan sinemaya gittiler.
Darth Vader, Luke Skywalker’a onun babası olduğunu söylediğinde hepimiz koltuğa çakılı kalmıştık. Bu kadar kötü bir karakter Luke Skywalker’ın babası nasıl olabilir? Acımasız bir kötü. Gerekli ise kendi oğlunu öldürmekten çekinmeyecek, kararlı bir komutan, bir Sith Lordu.
İyi ve Kötü
İyi ve kötü aslında insanoğlunun uydurduğu bir kavramdır. Doğada karşılığı yoktur. Ormanlar kralı aslan, yeni doğmuş ceylan yavrusunu yer. Çünkü avlaması daha kolaydır. Hatta bir hikaye vardır, bir ormanda bir grup insanı sıkıştıran aslanların lideri içlerinde bir insanın daha önce ayağındaki kıymığı çıkartarak onu kurtardığını hatırlar ve herkesi durdurur. Sonra ilk önce kendini kurtaran insanı yer. Hepimiz bir kahraman olarak Luke Skywalker’ı model alsakta özümüz Homer Simpson’dır.
Dolayısıyla insan, yaşamak için herseyi yapabilecek, iyi yada kötü her kılığa girebilecek bir niteliğe sahiptir. Yani hepimizin içinde kendi uydurduğumuz iyi ve kötü kavramlardan bolca var. Oluşturduğumuz çeşitli felsefeler hayatımızı yönetiyor sanıyoruz ancak bunları büyük topluluklar halinde birlikte yaşayabilmek için uydurduk. Bunda da başarılı olduk. Ama bazen böyle hayal kırıklıkları yaşıyoruz, Luke Skaywalker’ın gerçek babasını öğrenmesinde yaşadığı gibi.
Doğa
Doğa’da iyi ve kötü yoktur, hiç bir şey gereksiz yada zararlı değildir. Milyarlarca yıllık bir süreçte en verimli olan ve yaşamı önceleyen bir zincirin ürünüdür kurallar. Yaşayan bütün canlılar hayatta kalmanın en verimli yolunu bulmuşlardır. Verimsiz olan ortadan kalkar. İşte buna adaptasyon diyoruz.
Bunu “insan için” verimli olan olarak değerlendirmeyin. Yazıkki dünyanın yöneticisi olan insanoğlu sadece kendisine hizmet eden hayvan ve bitki kölelerine yaşama şansı tanıyor. Tıpkı Darth Wader gibi bu konuda son derece acımasız ve kararlıdır. Ama siz öyle değilsiniz elbette. İsterseniz yarattığımız gıda endüstrisini inceleyin. Et ve süt endüstrisini. Birer memeli olan ineklere ve koyunlara yaptıklarımızı yada uçamayan kuşlar tavuklara.
Organizma
Doğadaki denge hali organizmalar için de geçerlidir. Organizma, evrenin ve dünyanın küçük bir modelidir. Mükemmeldir. Denge halindedir. Bu dengeyi bozan aksaklıkları kendi içinde çözer. Bir hücre grubu yoldan çıktığında ya onu çürüterek yok eder yada intihar etmesi emrini verir. Hücreler de kendi aralarında bu komutlara uyarlar, intihar etmeyi bile sesizce kabul ederler. Japon kültüründeki harakiri gibi. Sistem bu anlamda son derece kararlıdır. Asla taviz vermez. Tıpkı Darth Wader gibi. Belki de bu yüzden bu kararlı kötü karakter bize çekici geliyor. Doğada merhamet yoktur.
Skywalker’ın ışın kılıcı
Jedi şövalyelerinin cazip yolu hepimizi çok etkiledi. “Güç seninle olsun”. Aslında tarif ettikleri insanoğlunun kendi doğasından koparken yaşadığı yalnızlığı anlaması ile ilgili süreci anlatıyor.
Doğanın içinde yaşayıp giderken birden varolduğumuzun bilincine vardık ve doğaya egemen olma sürecimiz başladı. Doğanın parçası olan bedenimiz ise henüz zihnimizin geçirdiği evrimin gerisinde kaldı. Dolayısıyla merhamet, iyi insan olma, iyilik yapma gibi bir sürü kavram üretmişken, trafikte biri önümüze arabayı kırdığında, doğamız aslanların saldırısına uğradığımızı sanıyor ve vahşileşiyoruz. Trafikte el kol hareketleri ile başlayan tartışmalar cinayetle bitebiliyor. E ne oldu şimdi? Hani insan olma çabalarımız?
Jedi şövalyeleri bu yolu anlatıyor. Lucas bu karakterleri oluştururken japon yönetmen Akira Kurosowa’dan çok etkilenmiş. Dolayısıyla Samuray’lardan.
Tarih ve mitolojiye çok meraklı biri. Hatta David ve Golyath hikayesini bile bulabilirsiniz seride. İnsanoğlunun bütün kadim hikayeleri aynı şeyi anlatır:
Kahramanın hikayesi. Onun sancılı, acı veren yolunu. Kararsızlıklarını, korkularını vazgeçişlerini. Önce kendine rağmen (kendi doğasına) sonra çevresindekilere rağmen (doğaya) başarmasını. Elbette çok azı bu acı dolu yolu seçer ve başarır. Bu yüzden çok azı efsane olur.
Kılıç
Bütün erkek çocukları gibi benim de en çok ilgimi çeken kılıçtı. Gücün simgesi. Lazer kılıcı en kalın çelikleri bile eritebiliyordu. Üzerlerine atılan lazer kurşunlarına o kılıçla karşılık veriyordu şövalyeler. Biraz romantik görünebilir ama bir kılıç ustasının hareketleri muhteşem bir dans gösterisi gibidir. Gerçekten ustalaşmış birini izlemek bir bale gösterisini izlemek kadar keyif verici ve sanatsaldır. Bütün sanatlarda olduğu gibi bedeni, bütün çelişkilerini yenmiş altın orana ulaşmıştır. “Altın oran nedir?” diye soracak olursanız bu başka bir yazının konusu. Elbette her sanatta olduğu gibi çok çalışarak elde edilmiş acı dolu bir başka yolculuktur kılıç sanatı da. Eğitimi üçlü bir yoldan oluşur, temel teknikler, savaşma alıştırmaları ve hayali dövüş. Ben en çok hayali dövüş kısmını severim. Bir çok düşmanla yapılan hayali dövüş. O kadar mükemmelleştirilmiştir ki eski ustalar tarafından bir dans gösterisi kadar hoş olabilir. Kılıcın çekilmesinden, kınına sokulmasına kadar her şey mükemmel şekilde tasarlanmıştır. Kılıcın çizdiği daireler ve bedenin uyumlu hareketi. Alanı mükemmel bir verimlilikle kullanış.
Simetrik, matematiksel. Başladığın noktada hayali dövüşün bitmesi. Çok çalışmış ve bu yolda çok emek harcamış insanların huzurunu görürsünüz ustaların yüzlerinde.
Bu filmde çok çok uzun zaman önce çok uzak bir galakside geçen bir baba-oğul (kötü-iyi) hikayesinde olarak görürsünüz lazer kılıcını.
Lazer bir ışık demetidir aslında. Tesadüfen ışıkla ilgili yapılan deneylerde bir dalga boyunun ısı yaydığı saptanmış ve bu yolla iş lazer uygulamalarına kadar gelmiştir.
Bir silah olarak kullanılabildiği gibi tedavi etmek için de kullanılabilir. Prostat büyümesinin tedavisinde, cilt lezyonlarında, dövme silmek için hatta geçen hafta anlattığımız hemoroidlerin (basur hastalığı ) tedavisinde. Oluşturduğu ısı çok milimetrik olduğu için alttaki sağlıklı dokulara zarar vermez. Hızla 500 derece gibi sıcaklıklara ulaşabildiği için de bir anda yakar ve buharlaştırır hücreleri. Bu sebeple acısızdır. Elbette bir samurayın katanasını (katana: büyük samuray kılıcı) kullandığı kesinlikte ve kararlılıkta kullanırsanız. Ani ve acısız bir sonuç alabilirsiniz. Sadece yoldan çıkan, artık dengeyi bozan hücreler için.
“Güç sizinle olsun”
—————————–
Prof. Dr: Gökhan Akbulut
Kanser Cerrahisi, Sindirim Sistemi Cerrahisi, Proktoloji
Bu yazı İzmir Gazetesi’nde 29 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır
https://www.izmirgazetesi.com.tr/skywalker-in-isin-kilici-makale,180.html