Üzerimize giydiğimiz kostümler midir bizi gerçekte biz yapan?
Yaşamda pek çok rolün kostümleri hazır bir dünya gardırobundan üzerinize olanı seçip aldınız siz de, ben gibi… Pek çok rolü ana karakteriniz gibi de zaman zaman yaşadınız bu dünya masalında, ben gibi…
Sadece rollere takılı kalan bir yaşam sürerken ana ve öz karakterden uzaklaşmak işte aslolan sorun buymuş anladım.
Aldığımız rollerin, bizi gerçek öz benliğimize götüren ve onu besleyen “yan rollerden” ibaret olduğuna inanıyorum artık. Ana karakterimizin inşası yaşamda aldığımız tüm roller aslında. Ne zaman mı anladım bunu kendi adıma…
Tüm kimliklerimin, rollerimin hükmünü kaybettiği işte o an’ da. Yaşadığım tüm rollerin üstüne çıkan bir senaryoyla karşılaştığımda, “CA tanılı bir hasta” rolü aldığımda.
Ağlamayın demiyorum, ben o geceyi kendime ağlama izniyle geçirdim. Ancak ertesi sabah uyandığımda güçlüydüm, çünkü kendime o gece süreçte güçlü olma sözü vermiştim.
“Hoş geldin iyileşmesi gereken yönüm. Korkma ben yanındayım!”
Öyle de oldu tüm süreçlerde. İçimdeki ben dışımdaki görülen ben’e en başta verdiği sözü tutmaya çalıştı! O andan itibaren, içimde hissettiğim o güçle, tedavim boyunca hep barışık kalmaya çalıştım, yan rolümdeki kendimle… Aynadaki görüntü de bendim ve ona hep gülümsedim.
Beklemeyin siz gülümseyin önce kendinize, siz sevin kendinizi koşulsuz kabulle…Ki en çok da o yönümüz hak etmiyor mu sevgiyle gülen gözlerin temasını?
Anladım ki! Korkularımızın farkına varmamış olmak ’mış en korkulması gereken. Korku’nun kendisi korkulacak şeyi yaratıyor’muş…
Ben de zihin karmaşamla yarattığım dünyevi korkularımı fark ettim bu yolda, yengeçlerim beni kıskacına alan korkularımdı, zihnimin tutsaklıklarıydı, olumsuz biriktirdiğim duygularımın maddeleşmiş haliydi biraz da. Beden, zihin ve ruh arasında oluşan bir oyukta kalmıştım adeta.
Oysa korkulacak bir şey olmadığına kendimi inandırdığımda aslında öcü de yok olmamış mıydı çocukluk zamanında.
Duvarları ören de oradan çıkabilecek olan da biziz… En azından çabada olmak ‘aciz’ ya da ‘kurban’ rolünü kabul etmemek en önemlisi…
Sayın ki, zorlu bir es verdik kendimize; Gözlemleyin tüm geçmişinizi, hasar görmüş duygularınızı, korkularınızı fark edin… Dönüştürün kendinizi! Bu söylediklerim benim kendi adıma çaba ve gözlemim oldu kendi sürecimde.
Beklentisiz olun, kendinize verin her koşulda bonkörce sevginizi.
Önce zihnimizi yengecin kıskaçlarından arındalım, olumsuz zihin yansımalarına kaptırmayalım kendimizi. Çaba bizim olsun en azından!
Bu dönem bir dönüşüm süreci… Bir tırtıldan kelebek olmaya uzanan süreç gibi.
Zamandan bağımsız sevgilerle, kendi bütünlüğümüzden evrensel bütünlüğe yol almamız ve daima şifada kalabilmemiz düşüyle.
Evren Balgöz
#Neşe #Umut #Neşe #Farkındalık
20 Eylül – Dünya Jinekolojik Kanserler Günü adına 19 Eylül 2019 tarihinde Kansercerrahisi.blog sayfasında yayınlanmıştır.