Oyun

Büyük kızım küçükken -sanırım anaokuluna gidiyordu- sabahları yatağında beş dakika otururdu, ben de karşısına otururdum.

Küçük, spontan bir oyun oynardık. Ben, bir hayvan, eşya veya bitki rolüne girerdim, o kendisi olurdu ve karşılıklı bir drama veya fabl diyebileceğiniz bir şey sergilerdik.

Bir sabah uyandı, oturup battaniyeye sarıldı ve; ‘Hadi bana bir ağaç ol’ dedi.

O sabah, canım sıkkındı, keyfim yoktu; son günlerde irili ufaklı bir çok olay moralimi bozmuştu.

İçimi dinledim, oyun oynamak istemediğimi hissettim ve dürüstçe bunu kızıma söylemeye karar verdim :

‘Canım benim. Bu sabah keyfim yok, canım sıkılıyor, ağaç olmak istemiyorum.’

Bir an durdu ve parmağını uzatarak ‘Tamam baba o zaman üzgün bir ağaç ol’ dedi.

Tekrar iç sesimi dinledim, neşeli bir ağaç olmak istemiyordum ama üzgün bir ağaç olabilirdim.

Ve üzgün ağaç oldum. Birilerinin meyvelerimi taşladığını, insanların canımı sıktığını anlattım. Anlattıkça, hafifledim, ferahladım. Beş dakika bittiğinde rahatlamıştım.”

İfade edilen sıkıntı, çoğunlukla insanı rahatlatır.

Yaşamın her zerresi kutsaldır, değerlendirilmelidir. Güzelliklerden güzellikler çıkar; ama sıkıntılardan da güzellikler çıkarmak mümkündür.

Üstün Dökmen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s