Sokrates, farklı sınıflardan, farklı yaş ve meslek gruplarından Atinalıların yanına yaklaşıp, kendisini biraz garip bulacaklarını, hatta sinirlenebileceklerini düşünmeden onlara damdan düşer gibi niçin herkes tarafından doğru kabul edilen şeylere inandıklarını ve hayatın anlamının onlara göre ne olduğunu soruyor, sorusuna açık ve net yanıtlar vermelerini istiyordu. Bu davranış karşısında şaşkınlığa düşen generallerden biri şöyle diyor:
“İnsan ne zaman Sokrates ile karşılaşsa, onunla sohbet etmeye başlasa, hep aynı şey oluyor. Önce siz bambaşka bir konudan söz etmeye başlıyorsunuz, sonra Sokrates sizi yönlendirerek istediği yere çekiyor, en sonunda da sizi tuzağa düşürüp şimdiki yaşam biçiminiz ve geçmiş yaşamınız ile ilgili ayrıntılı bilgiler edinmeden, yaşamınızı her açıdan didik didik incelemeden sizi bırakmıyor.”
Platon’nun “Menon” adlı yapıtında, Sokrates yine, herkes tarafından kabul gören bir fikrin doğruluğundan adı gibi emin olan biriyle sohbet etmektedir. Menon, Tesalya’da yaşayan çok varlıklı bir aristokrattır; o sırada Atina’yı ziyaret etmektedir ve paranın erdemle yakından ilgili olduğu fikrini savunmaktadır. Erdemli olabilmek için, Menon Sokrates’e, insan çok zengin olmalı diye anlatır. Menon’a göre yoksulluk bir kader değildir, bir kazadan ya da talihsizlikten kaynaklanamaz. Yoksulluk mutlaka kişinin kendi başarısızlığının bir sonucudur. Menon, kendinden emin bir tavırla, erdemli insan çok iyi şeyler satın alabilecek kadar zengin olan insandır, diye devam eder. Sokrates ona da birkaç soru yöneltir:
Sokrates:
İyi şeylerden kastın sağlık ve refah mı?
Menon: İyi şeyler derken altın ve gümüş sahibi olmayı, devlet yönetiminde yüksek rütbeli, onurlu bir görevde bulunmayı kastediyorum.
Sokrates: İyi diye nitelediğin şeyler yalnızca bunlar mı ?
Menon: Evet, yani bu türden bir sürü başka şey.
Sokrates: “Sahip olma” sözcüğüne “dürüst ve doğru yoldan” gibi başka sözcükler de eklemek ister misin, yoksa senin için dürüst olup olmamak farketmez mi? Bütün bu saydıkların dürüstçe edinilmemiş olsa, sen bunları edinen kişiye yine de erdemli der miydin?
Menon: Tabii ki hayır.
Sokrates: Demek dürüstlük, sükûnet ya da hürmet, hangi erdem olursa olsun mutlaka altın ya da gümüş sahibi olmakla ilgili, öyle mi? … Aslında, eğer doğru yoldan, dürüstçe edinilmesi mümkün değilse,… altın ve gümüş edinmeyi başaramamak erdemin ta kendisidir.
Menon: Öyle görünüyor.
Sokrates: Demek ki bu tür şeylere sahip olmak, onlara sahip olmamaktan daha erdemli bir şey değil.
Menon: Vardığın sonuç galiba kaçınılmaz.
Bir kaç dakika içinde, Menon, erdemli olmak için ille de zengin ve nüfuzlu olmak gerekmediğini, hatta bunların erdemli olmak için yeterli olmadığını anlamıştı. Zengin insanlara hayranlık duyulabilirdi, ama bu onların, sahip oldukları şeyleri nasıl edinmiş olduklarına bağlıydı. Öyleyse yoksulluk da kişinin ahlaki değerini yansıtamazdı. Varlıklı olmak erdemli olmanın bir şartı değildi; bu nedenle zengin bir adam, pek çok şeye sahip olduğu için erdemli olduğu sonucu çıkartamazdı. Benzer biçimde, yoksul birinin de yoksulluğunu, ahlaki açıdan eksikli oluşuna bağlaması için bir neden yoktu.
Menon’un sahip olduğu fikirler sağlam bir temele dayanmıyordu, çünkü onlar herkesçe kabul görmüş normları, mantıklı olup olmadıklarını sorgulamadan benimsemişlerdi. Sokrates, sistemli biçimde düşünmeksizin teknik ayrıntıları dikkate almadan bir yaşam sürdürmenin doğru olmadığını düşünüyordu.
Sokrates, önemli konumlara gelmiş kişiler bile olsalar; büyük çoğunluk tarafından yüzyıllardır kabul görmüş inançları dile getiriyor bile olsalar, insanlar, inandıkları şeylerin mantıklı olup olmadığını gözden geçirmelidir diyordu.
Nizamettin BİBER
blog.milliyet.com.tr