Hellen Keller, tüm insanlık için beynin ne büyük mucizeler yarattığının en canlı örneğiydi. 1880 – 1968 yılları arasında Amerika’da yaşadı.
On dokuz aylıkken geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma yeteneğini yitirdi.
Birdenbire çevresindekileri anlamaktan ve onlar tarafından anlaşılmaktan yoksun karanlık, sessiz bir dünyanın içinde kaldı. Sadece birtakım hırıltılar çıkarabiliyordu. Durup dururken öfke nöbetlerine giriyor, tabakları kırıp döküyor ve odada kendisiyle birlikte olanlara saldırıyordu. Birkaç doktor kendisine zihinsel olarak hasta teşhisi bile koydu. Ömür boyu akıl hastanesinde kalması öneriliyordu. Ancak ailesi bunu hiçbir zaman kabul etmedi.
Keller’ in hayatı, yedi yaşındayken yaşamına giren bir öğretmenle değişti. Kendisi de bugün yaptıklarıyla bir efsane olan öğretmen Anne Mansfield Sullivan, Keller’ in yaşamının dönüm noktası oldu. Bayan Anne Sullivan ümit etme ve uzağı görebilme yeteneğine sahip büyük bir insandı. Sabrı ve sevgisiyle bu küçücük çocuğa karanlıktan aydınlığa giden yolda rehberlik yaptı.
Anne Sullivan, anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş ve kimsesizler yurdunda büyümüştü. Beş yaşındayken o da görme yetisinin büyük bir kısmını yitirmişti. Ancak daha sonra geçirdiği iki operasyon sonucu normal kitabı okuyabilecek kadar görmeye başlamıştı.
Anne Sullivan, Helen’le iletişim kurabilmek için önce ona parmaklarıyla yazmayı öğreterek başladı işe. Helen için bir oyuncak getirmişti yanında. Bu oyuncağı işaret etmek için ” doll” sözcüğünü Helen’in avucuna parmaklarıyla yazdı. Helen, öğretmeninin yazdıklarını tekrar edebiliyor, ancak ne anlama geldiğini anlayamıyordu.
Bir gün Helen’in elini akan musluğun altına tuttuğu bir anda, öğretmeni Anne Sullivan’da diğer eline “su ” sözcüğünün harflerini yazdı. İşte bu andan sonra müthiş bir gelişme başladı. Küçük kıza adeta bütün dünyanın kapıları açılmıştı.
Sullivan’ın Helen Keller’ e verdiği eğitim ona sadece okuma, yazma ve konuşmayı öğretmekle kalmadı, normal bir eğitim almasını da sağladı. 1886’ da babasının vefatıyla derin hüzne bürünen Keller yine aynı yıl kendi yaşıtı kızlarla eğitim gördüğü Cambridge Kız Okulu’ na başladı. 1900 yılında, yirmi yaşında girdiği Radcliffe Kolejini, normal öğrenciler gibi dört yılda ve takdirnameyle bitirdi. Kanoyla, yelkenliyle gezintiye çıkabiliyor, yüzme, satranç biliyor, bisiklete binebiliyor, Latince, Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça okuyup konuşabiliyor, duymadığı halde sesine yön ve güç vererek konuşmayı becerebiliyordu. Pedagoji Eğitimi aldı ve 1904 yılında 24 yaşındayken üniversiteden mezun olan ilk sağır ve kör kişi oldu.
Helen Keller tıpkı öğretmeni Anne Sullivan gibi hayatını kendisi gibi ışıktan ve sesten yoksun olanlara adadı. Bunu, yaptığı konuşmalar yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla başardı. Aynı zamanda çeşitli organizasyonlarda görev aldı. Bunların bir tanesi körler için çalışan Amerikan Görme Engelliler Vakfı’ ydı. Üstlendiği görevler Helen’ in Yakındoğu, Uzakdoğu, Kanada Güney ve Orta Amerika’ ya yolculuk etmesine neden oldu.
Helen Keller, azmin ve zaferin abidesiydi. O, insan beyninin gücünün de canlı bir örneği olmuştu.
Yaşamının ilk ondokuz ayında zihninde yer etmiş tek bir sözcükten, “su” sözcüğünden yola çıkarak başardığı her şey, beynin, kullanıldığı takdirde ne olağanüstü kapasitesi olduğunu gösteren bir mucizenin ifadesiydi.
Bakan körler, işiten sağırlar ve konuşan dilsizlerle dolu olan bir dünyada o gören bir kör, duyan bir sağır ve kendini ifade edebilen bir dilsizdir. Azmiyle, yaptıklarıyla ve yarattıklarıyla milyonlarca insan için esin kaynağı ve başarı örneği olmuştu.
Düzenlenmiştir.