Önünde açık duran boş sayfaya dalıp gitti bakışları. Kısa bir suskunluk… Sessizlik. Zamanın içinde zamandan özgür bir derinlik!
Ve ardından vızıl vızıl minik kanatlı kelimeler dönmeye başladı başının etrafında.
Ses yavaş yavaş görünür bir hal aldı gözlerinin önünde. Ve bir arı kondu badi parmağına. Kendi düşünü fısıldadı usulca kulağına…
Kraliçe Arı üslubunu bozmadan, işçi arıların çiçeklerden topladığı tüm bal nektarlarını seçiyordu özenle, diğerleri de özenle yerleştiriyordu kovanın içerisine.
Bal tadı aşk, arı kanadında havada uçuşuyor, arada önünde duran boş kağıda bir kaç nektar damlıyordu… Tarifi zor sözcüklerle.
Sadece; ‘Bal tadında…’ diyebildi…
Beyaz kağıdın üzerindeki çokgenler, 6’genler, gittikçe daha belirgin bir hal alıyordu.
‘Nasıl bir matematik, kimya ya da simyadır! Arılar ne zaman matematik öğrenmiş olabilir ki dercesine’ arı kovanlarına daldı gitti gözleri.
Arılar birbirine çarpmadan uyumla, kavgasız konuyor, uçuyor aşkla kuruyorlardı adeta kendi seyyah cennetlerini. Çiçeklerin cömert özünden, bal tadında altın harfler seçip kovanlarına döşüyorlardı.
Ve oku’masını bilenlere kendi düşlerini fısıldıyorlardı… Özlerinden, zamandan özgür, yaradanın sihirli imzasını telef etmeksizin kovanlarına akıtıyorlardı altın vuruşlu aşk izlerini…
Ve, Bal kovanında BİR aşk masalı yazılıyordu…
Sebebi Aşk… İlan’ı Aşk… İlah’i Aşk.
Evren’den ✍🏻
Ma’Kalem®️