Hesiodos, İşler ve Günler’de, birbirini izleyen beş insan soyunu anlatmaktadır.
Olympos’ta oturan ölümsüzlerin yarattığı ilk soy olan altın soyu, Kronos zamanında yaşadı.
Kronos’un gökte saltanat sürdüğü zamanlardaydı. Tanrılar gibi yaşıyor, şölenler içinde yüzüyorlardı.
Şair Hesiodos’un bir öyküsüne göre, insanın yaratılışı tanrılara düşen bir işti :
Altındı, Ölümsüzlerin yarattığı ilk insan soyu. Bu insanlar yüreklerinde bir kaygı taşımadan yaşıyorlardı. Dünyada hep ilkbahar vardı.
Toprak kendiliğinden onlara meyvelerini bol bol sunuyor, yaşlılık nedir bilmiyor ve uykuya dalar gibi ölüyorlardı. Bu ilk insanlar ölüp toprağa karışınca, Zeus onları, toprağı ve insanları koruyan iyi birer cine dönüştürdü.
Ardından Tanrılar gümüş soyunu yarattı. Bu soy yüz yılını çocuk olarak ve kaygıdan uzak geçirdi. Gençliğe ayak basınca da fazla sürmüyordu hayatları. Coşkunlukları ölçüsüzdü. Ölümsüzleri saymıyorlardı. Zeus onları cezalandırmak için ilkbaharın süresini kısalttı ve yılı dört mevsime böldü. Böylece insan, soğuktan ve sıcaktan korunabilmek için mağara ve kulübelere sığındı. Karnını doyurabilmek için de toprağı işlemek zorunda kaldı. Ölümsüzlere bir kült sunmayı reddetmelerine öfkelenen Zeus, onları gömüp Ölüler Ülkesi’nin mutlu perileri yaptı.
Bir üçüncü soy yarattı Tanrılar babası Zeus. Tunç Soyu. Tunçtan silahları, tunçtan evleri vardı. Tunçla kazıyorlardı toprağı. Korkunç kuvvetliydiler ve saldırmak, adam öldürmekti işleri güçleri. Taş gibi yürekleri vardı. Sonunda yok olup gittiler Hades’in karanlıklarında.
Zeus, daha adil, dördüncü bir soy yarattı. Bu soy, yarı tanrı kahramanlar soyu’ydu. Bu soy amansız savaşlarla eridi; kimileri Thebai önlerinde, kimileri Troya’da… Nihayet Zeus, kalanlara Mutlular adalarında bir yer verdi.
Beşinci soy hepsinden beter oldu. Şimdi demir soyu var. Bu soyun insanları sefalet ve acıyı biliyor. Ama kötülüklerine yine de nice iyilik karıştı. Zeus hor görecektir bu soyu… Ancak zamanı gelince Zeus, bu soyu da ortadan kaldıracak.
İşte ondan sonra beyaz saçlıların soyu gelecek. O zaman babalar ve oğullar birbirlerine benzemeyecekler. Misafir, ev sahibi ilişkisi olmayacak. Dostlar ve kardeşler bugünkü ilişkilerini sürdüremeyecek. Anneler ve babalar yaşlanır yaşlanmaz sokağa atılacak. Kendilerini besleyenleri beslemeyecekler. İyiliğin ve doğruluğun değeri kalmayacak. Adaleti güçlüler yönlendirecek, kötüler iyilere saldıracaklar. İşte o zaman insanlar işi gücü bırakıp Olympos’a gidecekler. Kötülüğe karşı artık bir sığınak bulunmayacak. İnsanlara kalan tek şey acılar olacak.
Şu yeryüzünde bir gücü ve canlılığı bulunan varlıklar içinde hiçbir yaratık artık insan kadar zavallı değildir.
Homeros, İlyada XVII
-Düzenlenmiştir-