Güzel şeyler kaybolup gitmesin !..

Hiroşima’dan kurtulan Tomiko Matsumoto’nun hikâyesi…

Sally Sara Röportaj
Prof.Dr. Rennan Pekünlü Çevirisiyle

Ben atomu insanlığa hizmet etmek için buldum. Onlar bomba yapıp, birbirlerini yok ettiler.
Albert Einstein

Parlak bir ışığın tam ortasındaydım. Güneşin üzerime düştüğünü sanmıştım. Daha sonra kuvvetli bir patlamanın hücumuna uğradım. Sorumluluğu genç nesillere devrediyorum, benim yaşam öykümü duyduktan sonra dünyada barışın yerleşmesini sağlayacaklar. Benim acı dolu deneyimim bir çeşit güç. Genç nesiller savaşın felâketini anlamalılar. Barış içinde yaşayan bir dünya düşlüyorum.

1945 yılında Japonya’nın Hiroşima kentinde yaşayan çocuklar bile bir saldırının olacağını biliyorlardı. Ancak saldırının ne kadar ölümcül olacağını kimse bilimiyordu ancak uslarında canlandırabiliyorlardı. Tomiko Matsumoto ve kardeşi günlük giysileriyle yatağa gittiler. Çünkü gece boyunca birçok saldırı alarmı veriliyordu.

Gün içinde çocukların oluşturduğu çalışma ekipleriyle kent merkezindeki ahşap evlerin yıkımı yapılıyor, kentin hava saldırısı durumunda yangın ile yok olması engelleniyordu. Çocuklar ahşap evleri yıkarken, Japon askerler de onları koruma görevi üstlenmişti.

Bambudan yapılmış mızraklarla eğitildik. “Eğer uçaklar gelirse düşman paraşütle atlayacak ve siz onları bambu ile öldüreceksiniz ” denmişti. Biz bunun için eğitim almıştık.

Bize, ” Amerikan askerleri tarafından ırzınıza geçilmektense kendinizi öldürün. İntihar çok daha iyi denmişti. ”

Herhangi bir aileye, oğlunun veya eşinin deniz kuvvetlerine katılıp, yola döküldüğü haberi geldiğinde, anneler beyaz kuşak taşırlar ve her gördükleri kişiden bu beyaz kuşağa kırmızı iple bir ilmik atmalarını isterlerdi. Ailelerin 1000 ilmiğe ihtiyaçları olurdu ve anlamı 1000 askerin sağ olarak geri dönmelerini arzuladıklarıydı.

Güzel şeyler ortadan kaybolup gitmişti ! Tükenmiştik ! Hepimiz açtık !

Amerikan ordusu Japonya’ya Pasifik Okyanusu üzerinden giderek daha çok yaklaşıyordu. Amerika Okinawa’da galip gelince korkumuz iyice arttı. Hiroşima’ya daha henüz bomba atılmamıştı. Diğer kentler yıkıma uğramışlardı. Ancak Japonya’nın savaşta yenik düşeceği ile ilgili konuşmak yasaktı.

6 Ağustos sabahı Tomiko okula geç kalmıştı ve koşturuyordu. Hava saldırısı uyarısı yapan sirenler susmuş, sabah güneş doğumunda da suskunlukları sürüyordu. Tomiko sabah saat 8’den biraz önce evinden okula gitmek üzere yola çıktı. Önce Aioi köprüsünü geçti. Parlak güneşli bir gündü. Tomiko gökyüzünün açık mavi olduğunu anımsamıştı

Tomiko, sabah saat 8.15’ten önce okuluna ulaştı, arkadaşları bahçede sıraya girmişlerdi. Sonra her şey birden değişti, sanki dünya durmuştu. Hiroşima kenti üzerinde, Tomiko’nun durduğu yerden yalnızca 1800 metre yukarıda atom bombası patlamıştı.

Ben parlak, pasparlak bir ışığın ortasındaydım. Sanki Güneş üzerime düşmüştü. Daha sonra kuvvetli bir patlamanın hücumu ve yıkılan okul molozlarının altındaydım. Bilincimi ne kadar yitirdiğimi hatırlamıyorum.

Karanlığa gömülmüştüm, hiçbir şey göremiyordum. Etrafta ne öğretmen, ne öğrenci hiç kimse yoktu. 320 kız, 10 öğretmenden hepsi ortadan kaybolmuş, beni karanlığın ortasında yalnız bırakmışlardı. Bağırdım, ağladım, arkadaşlarımın ve öğretmenlerimin isimlerini tek tek haykırdım. Ses çıkmıyordu. Çılgına dönmüş, aklımı yitirmek üzereydim. Ne olduğunu bilmiyordum ve bir kişi bulup sormak istiyordum.

Cılız bir ışıkta tüm evlerin yıkıma uğramış olduğunu gördüm, henüz yanmayan sadece çökmüş evler. Yolu bulmaya çalıştım, tüm yollar yok olmuştu.

Hijama Tepesi’ne doğru yürüdüm. Molozların altında insanların ‘yardım edin’ şeklindeki inlemelerini duyuyordum. Ortalık aydınlanmaya başlamış; yaralanmış, saçları yanmış ve çok ağır yanıkları olan insanları görebiliyordum

İnsanlar, köprünün yanında toplanıyorlardı. Nasıl bir görünüme sahip olduğumu merak ediyordum.

Derim soyulmuş, sırtım yanmış ve elbiselerim parçalanmıştı. Her iki ayağımın derileri soyulmuştu. Cam parçaları kafama saplanmıştı. Çok susamıştım, su bulmaya çalıştım, su yoktu. Vücudu yanık insanların nehre atladığını gördüm. Güneş çok sıcaktı ve yanık derim çok acıyordu, ben de atlamayı düşündüm. Ancak cesaretim yoktu. Sonunda Hijiama Tepesi’ne çıkmaya karar verdim. Tepenin ancak yarısına kadar tırmanabildim. Çaresizlikten yere oturdum. Öğleden sonra bir askeri traktör geldi ve yaralı kişilerle beraber beni de alıp traktöre oturttu.

Beni küçük bir kent olan Fujijo’ya götürdüler. Oradaki küçük bir okulu ilk yardım istasyonu olarak kullanıyorlardı. İlgilenecek yeterli sayıda insan yoktu. Orada bir öğretmenimi ve arkadaşlarımın bazılarını gördüm. Sınıf arkadaşlarımın yüzü patlamaya dönük olduğu için yüzleri, saçları, göğüsleri olduğu gibi yanmış ve bana imrenerek bakıyorlardı. Birbirimizi rahatlatmaya çalıştık, giderek sessizliğe dönüştük. Ertesi sabah ise yaşamda kalan tek kişi bendim.

Sonra her an, her gün ölümler olmaya başladı. Oda boşalıyordu. Bir adam yanıma geldi. Eğer ailenle iletişime geçebileceğim bir yer varsa onlarla buluşmaya çalışacağım dedi. Ben de adresimi ve yakınlarımın adresini vererek lütfen ailemi bulun ve burada olduğumu söyleyin, dedim. Bu arada bana, Hiroşima’nın tamamen yandığını ve yıkıma uğradığını, kente kimsenin giremediğini söyledi. Ne yapacağımı şaşırmıştım, çok çaresiz ve ümitsizdim.

Ertesi gün tekrar bisikletiyle geldi. Amcamın yaşadığı yeri bulmuştu ve beni onun evine götürdü. Orada bir süre sonra radyasyonun şiddetli belirtileri olan ishal, kusma, damak ve burunda kanamalar görülmeye başladı. Radyasyon hakkında hiçbir şey bilmiyorduk.

Annemi, babamı, kardeşlerimi bulamamıştım. Ancak bir süre sonra annemi ve üç yaşındaki erkek kardesimi maalesef kaybettiğimi öğrenmiştim. Bir tek babam hayattaydı. Bulduğumda, babam büyük doz radyasyona maruz kalmıştı.

O günlerde Japonya’nın teslim olduğunu bilmiyordum. Babam, artık savaş olmayacağını söyledi

Büyükannen, ben ve sen üçümüz barış içinde yaşayacağız, dedi. Babam iyileşmeye başlamıştı, ancak ben yürüyemiyordum. Sesim kısıktı.

Babam ve amcam, Hiroşima’da eski evimizin yerinde yeni bir ev yaptılar. Güçlükle yaşıyorduk. Evi yaptıktan bir müddet sonra babam hastalandı, yemek yemiyordu. Kusması ve ishali vardı. Derisinin altında mor lekeler oluşmuş ve kanıyorlardı. Tipik radyasyon etkileriydi.

Hiroşima’da 75 yıl boyunca hiç bir tür bitki yetişmeyeceğine dair söylentiler vardı .Ancak yıl sonuna doğru yabani otların büyümeye başladığını gördük. Şikâyetleri nedeniyle babam, ölmek istiyorum diyordu. Ailem ise babamı parasızlıktan doktora götüremiyordu. Büyükannem yabani otları kurutup, her gün babama bunlardan hazırladığı çayı içiriyor ve bunun doktor tarafından hazırlanmış ilaç olduğunu söylüyordu. Babamı 1948 yılında ölü olarak bulduk, intihar etmişti. Büyükannem ve ben şok geçirmiştik. Bizim için zor bir yaşam süreci başlamıştı.

Bu arada ben okula yeniden başlamıştım. 1950 yılında okuldan mezun olduktan sonra iş aramaya başladım. Birçok iş başvurusunda bulundum. Ancak atom bombasından kurtulanlara iş verilmiyordu. Oysa mutlaka bir iş bulmak zorundaydım. Vücudumda ve yüzümde keloid yaralarım çok belirgindi. Bunları gizlemek için saçlarımı uzatıyor, yaz günlerinde bile uzun kollu gömlekler giyiyordum.

Sonunda bir kek dükkanında iş buldum. Çok mutluydum, ancak 6 ay sonra dükkanda ansızın kan kusunca beni hastaneye kaldırdılar ve mide kanseri teşhisi kondu, ameliyat geçirdim ve kan nakledildi. Nakledilen kan karaciğer iltihabına neden oldu. Çok çaresizdim.

Atom bombasından sağ kurtulanlarla, Hiroşima’ da diğer yaşayanlar arasında resmen ayrıcalık vardı. İş verilmediği gibi, insanlar bombadan sağ kurtulan kızların evlenmemeleri gerektiğini de söylüyorlardı.

Ancak 1955 yılında Tomiko, Toshimi adında bir beyzbol koçuyla evlendi. İki de sağlıklı kızı oldu. Ancak kızlarının çocukları olmadı.

Tomiko’nun kişisel yaşam öyküsü gizli tutuldu. Her yılın 6 ağustos günü acı dolu bir gün oldu onun için .1998 yılında yaşam öyküsünü ilk kez açıkladı. Açıklama sırasında çok gergindi ve titriyordu.

” Görevim, öğrencilere yaşam öykümü anlatmaktır ve bu çok anlamlı bir görev bu konuda sorumluluğum var”, diyordu. Kaybettiklerimi düşünmek beni bu konuda yüreklendiriyor. Acı dolu deneyimimiz ise bir çeşit güç kaynağı… Öğrenciler savaşın kötülüğünü öğrensinler. Şimdi dünya için bir şeyler yapma sırası onların. Ben sorumluluğu genç nesillere devrediyorum. Benim yaşam öykümü duyduktan sonra dünyada barışın yerleşmesini sağlayacaklar. Şimdi dünya için olumlu şeyler yapma sırası onlarda. Barış içinde yaşayan bir dünya düşlüyorum.

Tomiko Matsumoto bugün 87 yaşında…

Bilim ve Gelecek Dergisi’nden Düzenlendi.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s