Duygusalım, bugün 10 KASIM, dimağların durduğu, dillenen her sözde sadece tek bir kelimenin yankılandığı gün…

Bir insanı görmeden sevmenin özet günü. Bu sebepledir ki yazılan her bir kelam ona ithaf oluyor. Gözler yaş içinde kalarak kelimeler dolduruyor satırları. Yazıyorum sesleniyorum satırlarımda beynimde tek bir kelime yansıyor:

‘Olmasaydın Olmazdık’.

Ne şanslı bir ulusuz ki bize bahşedilen bir hediyenin haklı gururunu yaşıyoruz. Ne şanslıyız ki bugün bir kadın olarak onun açtığı yolda dizelerimizi satırlarımızı dökebiliyoruz kağıtlara, ne şanslıyız ki renklerimiz ile boyayabiliyoruz tuvallerimizi. Ve ben ne şanslıyım ki o renkler bana yıllar önce Askeri İdadi’nin bahçesinde resim yapabilme onurunu bahşediyor. Aslında ben O’nun açtığı eğitim yollarının tam bir genetiğiyim, aslında Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yeteneklerine göre insanlara yol açan o büyük ruhun. Rahmetli anneciğim de cumhuriyet kadınlarından biri idi ve resim yeteneği ile yurtdışında eğitim alması için seçilen kadınlardan biri. Yıllar onu farklı yerlere yönlendirse de bir öğretmen olmanın gururu ile devam etti hayatına, ama O’nun bıraktığı ressamlık günlerinin izlerinde ve Atam’ın açtığı yolda ben eriştim bu lütufa.

Hayat sizi olması gerektiği yere doğru çeker derler. Eğer Annem Atamızın açtığı yolda resim eğitimi almasaydı ben de sanırım bu kadar cesurca vuramazdım fırçalarımı tuvallere ve yaratamazdım kendi özgün tablolarımı… Resimde dillendiremediklerimi şiirde, şiirde dillendiremediklerimi resimlere anlatamazdım. Yazılar ise bütünlüğümdü her zaman.

Duygusalım, bugün 10 KASIM… Bir insanı hiç görmeden minnetle bağlı olunan yıllarca hiç eksilmeden saat 9:05’de onun için saygı duruşunda bulunulan. Gözlerde yaş yürekte özlem ama onun gibi dimdik duran bir milletin çocuğu olmaktan …

Onun ilk portresini anlatabilirim bugün sizlere ve bunu bir kadın ressamın yaptığını, Türk resim sanatı için durmadan didinen çalışan bir ressamın… Kadının adı olmadığı bir dönemde yetenekleri ile var olan, yoğrulan ve nice başarılı ressamlar yetiştirmek için hayatını adayan bir kadın ressam.

Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine geçişte yaşamış, sanat adına büyük mücadeleler vermiş bu öncü sanatçı ilk kadın ressamlarımızdan, Mihri Müşfik Hanım.

Ülkemizde çağdaş resim çalışmalarını ilk başlatan kadın ressam. Özellikle portreleri ile tanınmıştır. Eğitimine İstanbul’da başlamış, Roma ve Paris’te devam etmiştir. O resme gönül vermiş ve bir dönemin anlatıcısı olmuştur resimleri ile …

1886 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mihri Müşfik Hanım, iyi ve aydın bir ailenin bir ferdi olması neticesinde edebiyat musiki ve resim dersleri aldı. Resim, hayatını belirleyen renkleri ile onu kendine doğru çekti. Döneminde yaptığı bir resmi, sultan Abdülhamid’e takdim edince Türkiye’de çağdaş resim sanatını başlatan ilk kadın ressam ünvanını aldı. Çok genç olan Mihri Müşfik Hanım, 17 yaşında tanıştığı İtalyan kökenli bir müzik şefinin peşinden Aşk’ın etkisi ile, tabi bu aşkın altında yatan en büyük aşk resim aşkı bence, Roma’ya ve oradan da Paris’e geçti. Portre ve gravür ağırlıklı resimler yaparak hayatını bohem bir tarzda geçirmeyi seçen Mihri Müşfik Hanım, Paris’te tanıştığı Müşfik Selami Bey ile evlenerek sanat dünyasına damga vuran ‘Mihri Müşfik Hanım’ adını aldı. Bu dönemde dışavurumcu bir anlayış ile özgün portreler yaptı. Çağdaş resim akımlarını takip etme imkanı buldu.

Mihri Hanım’ın yolu bir davette Maliye Nazırı Cavit Bey ile kesişince 1913 yılında ülkesine dönerek İstanbul Darül Muallimat (Kız Öğretmen Okulu) resim öğretmenliğine atandı. Öğrencilerini etkileyen ve sevilen bir öğretmen oldu. İnas Sanayi-Nefise’nin ilk kadın yöneticisi oldu. Edebiyat-ı Cedide şairlerinin yazdıklarını resimleyerek ‘Edebiyat-ı Cedide’ resimlerini yarattı.

1922 yılında en büyük ve tarihe damga vuracak eserlerinden birini resmetti . Yunan ordusunun denize dökülmesinin ardından Mustafa Kemal Atatürk’ü Mareşal üniforması ile ayakta canlandıran 3 metre yüksekliğinde bir portresini yaparak Çankaya Köşkü’nde kendisine sundu. Bu portre bir Türk kadın ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portresidir.İlklerin ve önemli olayların şahidi bir kadın ressamdır. Tam dönemeçlerin tarihinde olayların ortasında sadece renklerle resimle hayata tutunmuş, o dönemde kadın olmanın zorluklarını kadın gururu ile resimlerinde dindirmiş ve yeteneği ile her daim öne geçmiş bir gurur tablosu.

İlkler dedik, bir ilki daha vardı Mihri Müşfik Hanım’ın. 1922 sonrası İtalya tekrar dönüş yaptığında, başka dinden bir kadın ressama ilk poz veren o dönemin Papa’sının portresini yapmak. İlkler ilkler, başarılar başarılar…

Türkiye’nin tarihinde sonun ve başlangıcın portrelerini yapmanın nasip olduğu ender insan eli öpülesi kadınlarımıza en iyi örnek. Allah rahmet eylesin… Naaşı kimsesizler mezarlığında da olsa ruhu kimsesiz değil… O bizim tarih yüzümüz, O bir döneme tanıklık etmiş Usta bir ressam, O biz Cumhuriyet kadınlarına başarımızın arkasındaki en büyük gücün yeteneklerimiz ve çalışkanlığımız olduğunu gösteren en büyük örneklerden biri… O Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine geçişte yaşamış sanat adına büyük mücadeleler vermiş O Atatürk’ümüzün ilk portresini gözler önüne sermiş çağdaş bir sanatçı.

Duygusalım bugün 10 Kasım… Gözlerimde yaş aklımda ve satırlarımda iki büyük insan, biri cesur yüreği ile yoktan var eden, bir ülke yaratan, fikri ile düşünceleri ile dünyaya Önder olan, sanata ve sanatçıya her şeyden çok değer veren ATAM ‘MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’. Diğeri sanatı hayatı yapan bu uğurda nice yokluklardan geçen, mesleğinde nice tarihe adını yazan kadın ressamlar yetiştiren cesur bir kadın ressam ‘MİHRİ MÜŞFİK HANIM’.

Fatma Elvin Öztürk

” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s