“Hiçbir zaman başınızı eğmeyin. Her zaman dik tutun. Hayatı karşınıza alın ve tam gözünün ortasına bakın” diyen Hellen Keller hayranlık duyduğum bir Pedagog ve aktivist.
Kısacık bir Hellen Keller Biyografisi vermek istiyorum bilmeyenleriniz için…
1880 -1968 yıllarında yaşamış Amerikalı bir Pedagog Hellen Keller. Yani bir Tıp insanı.
Doğuştan sayılabilecek bir engelle, dilsiz, kör ve sağır; buna rağmen o bir insanda var olan ruhsal gücün ilham verici bir örneği. O yaşamı parmak uçlarıyla ve derin bir anlayışla keşfedenlerden.
Onu efsanevi bir kişilik haline getiren ise tüm engellerine rağmen sınırlarını zorlayan yapısı. Beş lisan bilen, mesleki başarısı yanında, yazdığı makale ve kitaplarla da kendini insanlığa adamış mütevazi ve ölümsüz bir kişilik. Yaşam ve insan sevgisi ile dolu biri… Gençlik yıllarında arkadaşı olan Ünlü Yazar Mark Twain; Onun hakkında şu sözleri söylemiş; “O, Homeros, Büyük İskender, Napolyon, Shakespeare ve tüm ölümsüzlerle aynı kulüpte buluşan biri. Eminim bundan bin yıl sonra da aynı ünle anılacak özel bir isim”
Bu bilgileri size niye mi aktardım, yazının tamamını okuduğunuzda daha net anlayacağınızı düşünüyorum.
CA sürecimi ve yaşadıklarımı pek çoğunuz biliyorsunuz….Size bir süre önce yaşadığım bir olayı, hissettiklerimi, vermek istediğim mesajı bu kez masal gibi anlatacağım; çünkü isim ve mekan belirtmek istemiyorum, zaten bu çok da önemli değil…
Amacım kimseyi rencide etmek, zan altında bırakmak ya da yargılamak da değil. ‘Engelsiz engelliliği sorgulamak’ sadece… Ve biraz da karanlık köşelere ışık tutabilmek…
Konumuz insan. Konumuz sağlık. Konumuz yardımlaşma. Konumuz gönüllülük. Konumuz empati ve anlayış. Kısaca konumuz; SEVGİ…
Ve zaten masal (!) da bunun için.
Eğer hayatınızdan bir CA geçtiyse, ya da hala misafirinizse bile; ego benliğinizin büyük bir kısmını terk etmiş olmalısınız; çünkü CA yaşamlarımızda karşılaşabileceğimiz en zorlu öğretmen. O ki, an ve an ruhsal ve yaşamsal anlamda “duruş ve hayata bakış” dersi veren (!)
Eğer CA sürecini aşmışsanız da, her nefeste yeniden doğuşunuza şükür ve minnette olduğunuzu düşünüyorum. Ayrıca zaman zaman minik korkular yaşayan ve yeniden doğumunuzla beraber benim gibi içsel çocuk kimliğinize daha da yaklaşmış olmalısınız.
Yani bir çocuk kadar hassas, duyarlı ve pek çok yetişkinden çok daha fazla farkındasınız, sevginin ve sevgisizliğin, yaşamın, hatta ölümün.
( CA sürecini yaşayanlar, ya da yaşamakta olanlar eminim ki, duygularımı satır aralarıyla daha net anlayacaklardır)
Sağlık sürecimde, kısa süreliğine zorunlu bir süreç gereği, bir yere yönlendirilirdim. Beklenen şuydu ki, o kişi duygu dünyamızı bizden daha iyi anlayabilir, çünkü uzmanlığı tam da bu konu!
Masal da zaten burada başlıyor(!)
Bir çocuk yardım almak için ilk kez gittiği yerde biriyle karşılaşır, kibarca ve sevgiyle yaklaşarak durumu hakkında kendini ifade etmeye çalışır. Sonra bakar ki, kişi gören bir kör, duyan bir sağır ve konuşabilen bir dilsiz(!!)
Anlam veremez gösterilen ters tavırlara ve takınılan boş usluba…Oysa o kişinin bırakın gönüllülüğünü, görev ve uzmanlığı da sizin vermeniz gerekenden fazlasını duyup, görebilmesi, empati, anlayış ve sevgi duygusunun daha fazla gelişmiş olması.
Sonra içsel çocuk, sert ve ters tavırların sadece kendisine yapılmadığını ve herkese benzer muamele ile yaklaşıldığını fark eder. Yanındaki arkadaşına da, odasından çıkanlara da, bir başka yaşlı kadına da….
Yaşlı kadın, üzerine kapanan kapıdan sonra gösterilen tavra ağlamaya başlamıştır. Tabi bakan gözler onu görmemiş, duyan kulaklar duymamıştır. Daha çok içi acımıştır çocuğun.
O an kapıyı açıp içerdeki o sevgisizliğe, gören köre, duyan sağıra ve konuşan dilsize iki laf etmek, görevini hatırlatmak ister. Anlar yetişkin kimliği içsel çocuğun duygusunu, teskin edercesine “ duymuyor, görmüyor, çünkü bunu istemiyor, söylesen de seni duymayacak” der ve çaresiz ikna olur çocuk.
Eğer yetişkin bir çocuk kimliğiniz varsa öz benliğinizle temasta olduğunuz için mutlu olun, kendi bütünlüğünüzün gerçek yolu da budur zaten; ancak yaşanası bu tür durumlara da hazırlıklı olun…
İçinizin çocuğu ile çaresiz değil çare sizsiniz.
Hem çocuk hem onun ebeveynisiniz.
Tek derdi kendini ifade etmek, anlayış ve sevgide olmaktır çocuğun. Çünkü onun doğası “sevgidir”, dostu “sevgi”, anlayışı “ sevgi”, yolu “sevgi”.
Hele bir de hastaysa reçetesi “SEVGİ”.
Haksızlık yapanlar, adil olmayanlar, onun için masallardaki kötü karakterler gibidir. Çocuk cadıdan korkmaz, ya da kötü bir kraldan, çünkü çocuklar korkusuz başlarlar yaşama… Yolu sevgiden geçmeyenlerden ürkerler bir tek.
Ancak masallarda; Cadı ya da kibirli bir Kraldan üstün değildir kimse -masal içinde- Kibirsiz bir cadı hiçbir masalda henüz karşıma çıkmadı. Onlar sadece kendi aynalarındaki yansıyan taraflarına bakmayı severler çünkü.
Ya da gerçeği onlara tüm çıplaklığıyla gösteren ayna, onlara göre hep yanlış gösteren ve parçalanması gereken aynadır. İşte o kahramanlar kibirleriyle bakan körler, duyan sağırlar, konuşan dilsizlerdir…
Gercek hayatta, sen ise yaşamın ta göz bebeklerine bakıyorsundur içsel çocuğunla, acısı ve tatlısıyla…
Dilerim bir gün, kibirin sevgisizlik ve anlayışsızlığa sebep olduğunu, kalbi kararttığını anlayarak, kalplerini sevgiyle açarlar bu karşılaşma olasılığı yüksek olan roller.
İşte o zaman tek aynaya bakmalarına da gerek yoktur zaten. Baktıkları tüm aynalar en güzel şekilde sevgiyle bakan bir çiftten fazla göz olacaktır onlara.
Yolu sevgiden geçen, gönlünü yol yapan tüm sağlık ve şifa dağıtıcılarına tekrar sevgi ve minnet ile.
Görev bilincini bile unutarak, kibirlilik esasıyla yaklaşanlar için ise daha çok sevgi diliyorum.
Bu masal için teşekkür ediyorum o isimsiz masal kahramanına.
“Keşke daha güzel ifadelerle aktarabilseydim seni. Affet. Ancak yetişkin çocuk kimliğimdeki; içsel çocuğumun gözüyle böyle görüyorum seni. Sevgi ol dilerim. Korkma bizler ve bizim gibiler için; iyi ya da kötü yoktur, herkes özeldir ve sen bu davranışınla da sevginin değerini, merhamet ve vicdan duygusunun önemini yeniden hatırlatan oldun. Dilerim en kısa zamanda, bakarken kör, duyarken sağır ve konuşurken dilsiz olmaktan vazgeçersin. Hatırlarsın dilerim gerçek özünü, görürsün bir’lik ve bütünlüğümüzü ve ‘Sevgi olur ana dilin”….
Teşekkür ederim engellilerin engelsizi Hellen Keller, ışığınla ve insan sevginle, hayata bakışınla ölümsüzlüğünle ilham ol, herkese ve özellikle
ENGELSİZ OLAN ENGELLİLERE (!)
Evren’den