Çocuksu olacak kadar olgun olun …

Çocuksu olacak kadar olgun olun…

Steve Jobs şaşkındı. Apple’ın CEO’su olarak, yolun başındaki genç tasarım grubu Hovey- Kelley’ye büyük çıkışlarını yakalama fırsatı vermişti; bu, itibarlarını sağlamlaştıracak bir işti. Apple zarif tasarımlarıyla dünya çapında ün kazanmıştı, ancak Hovey- Kelley ona anaokulundaki bir avuç beş yaş çocuğun elinden çıkmış gibi görünen bir şey sunuyordu. Çeşit çeşit atık parçalar, bir roll on deodorantın topu buzdolabından bir parça bir arabanın vites kolu süpermarketten bir tabak, yapışkan bant ve lastiklerle birbirine tutturulmuştu.

David Kelley ve çalışma arkadaşları yönetmeleri gereken bir işleri olan yetişkin adamlardı ama günlerini çocuklar gibi oyun oynayarak geçirirlerdi. Obje parçalarıyla ve anaokulu malzemeleriyle eğlenmişlerdi. Çok iyi vakit geçirmişlerdi ama sonunda sonuçları yüksek standartlarıyla Jobs’a gönderme zamanı gelmişti.

Bin dokuz yüz seksenlerin başında ürünler detaylı çizimlerle ciddi bir şekilde tasarlanır ve bu özelliklere göre üretilirdi. Bu uzun zaman alan karmaşık bir süreçti. Çok ciddi, yetişkinlere yakışacak bir süreç. Kelley bu şekilde çalışmak istemiyordu. Fazla yavaş ve kısıtlayıcıydı. Elinin altında olan malzemelerle oynayarak hızlı bir şekilde prototip oluşturmak istiyordu. Bu, ham bir yaratım olmakla birlikte fikri hızlı bir şekilde görselleştirebiliyordu.

Çok geçmeden Jacobs bu döküntü parçalarının ne anlama geldiğini anladı. Devrimsel bir yeni bilgisayar mouseuydu, erişebilir teknolojinin yapabileceği en karmaşık mouse.

Mouseun daha önceki versiyonları sadece yukarı, aşağı ve sağa sola hareket ettirilebiliyordu, bir sürü zahmetli küçük parçayla doluydu ve yapması çok pahalıydı. Kelley’nin prototipinin temel prensibi, yani özgürce yuvarlanan bir deodorant topunun bir optoelektronik sistemle eşleşmesi, nesillerce mouse yapımında kullanıldı. Milyarlarcası yapıldı. Başarısının sonucunda, Hovey- Kelley ünlü uluslararası tasarım danışmanlığı IDEO’ya dönüştü.

Yetişkinlerin oyunu ciddiye almasını nasıl sağlarız?

Bin dokuz yüz yetmişlerde yaratıcılık alanında önemli bir araştırmacı olan Bob McKim’in ( IDEO üstünde etkisi büyüktür) ünlendirdiği bir deney vardır. Bir konuşma sırasında herkese bir kağıt kalem verilir ve yanlarındaki insanı çizmeleri ve sonrasında çizimleri birbirlerine göstermeleri rica edilir. Resimler birbirine gösterildiğinde grupta oluşan tepki, her zaman mahçup gülüşmeler ve tekrarlanan özürler olur.

McKim bunun başkalarının yargısından ne kadar çekindiğimizi ispatladığını söyler. Fikirlerimizi çoğunlukla göstermekten utanıyoruz ve bu çekingenlik maceradan uzak durmamıza neden oluyor.

Toplumu, ebeveynleri, kültürü, okulları ya da kimi istersek suçlayalım, genel anlamda çocuksu olan özgürlüğümüz derinlere gömülüdür ve onun yerinde kısıtlanma duygusu büyümüştür. Her zaman yanılmaktan, yargılanmaktan korkarız.

Aslında gelecek, oyunla yeniden bağkurabilenlere aittir. Yaratıcı olan ise içimizdeki yetişkin değil çocuktur. Çocuk özgürdür ve neyi yapamayacağını ya da neyi yapmaması gerektiğini bilmez. Neyin işe yaradığını henüz keşfetmemiştir .

Oysa yetişkinler geçen sefer ne işe yaradıysa onu tekrarlarlar . Çocuklar ise her ne yaparlarsa ilk sefer gibi yaparlar, onlar için geçen sefer yoktur. Her sefer ilk seferdir ve kuralları ya da önyargıları olmayan bir ülkeyi her seferinde yeniden keşfederler.

Rod Judkins/ Yaratıcı Düşünme Sanatı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s