Artılar, eksiler

Artılar, eksiler

Eskiden çaresiz olduğumu hissettiğim zamanlarda, oturup her şeye lanet okuyordum. Öfkem öylesine kabarıyordu ki, en yakınımdakilere saldırıyordum. Onları da çaresizlik girdabı içine çekiyordum. Dayanılmaz, katlanılmaz birisi olup çıkıveriyordum.

Zaman en iyi öğretmen oldu bana. Şimdilerde, çaresiz hissettiğimde (ALS gibi ilerleyici bir hastalığım olduğu düşünülürse, eskiye oranla daha çok çaresizlik içinde olmam beklenir) içinde bulunduğum durumu olduğu gibi tarif etmeye çalışıyorum. Elimde kalanları gerçekçi bir yaklaşımla tespit ettiğimde gerisi kendiliğinden çözülüyor.

Gelin şimdi durum tespiti yapalım. Önce, kayıplar, yapamadıklarım, dezavantajlarımı listeleyelim.

Kendim nefes alamıyorum

Ayaklarım, bacaklarım kullanılmaz durumda

Ellerim, kollarım kullanılmaz durumda

Yatakta kendim dönemiyorum, örtünemiyorum. Yastığımı çeviremiyorum.

Kendim yemek yiyemiyorum

Tuvalet, kişisel günlük ihtiyaçları kendim karşılayamıyorum. Traş, banyo, saç taramak, giyinmek vs…

Kalem tutamıyor, yazı yazamıyorum, imza atamıyorum

TV’ye kumanda edemiyorum, bilgisayarı, telefonu açamıyorum, müzik setini açamıyorum kapıyı, pencereyi açamıyorum

Üzerime konan sinek, böcekleri hissediyorum fakat savunmasızım. Kaşınamıyorum.

Yaşamımı kendi başına sürdürebilmem mümkün değil. Aynı şekilde yaşamımı kendi elimle sonlandırmam da mümkün değil.

Tüm bu fiziksel engelleri başkasının yardımı ile aşmak zorundayım. Bana bu yardımı, bakımı veren en yakınlarımın durumlarını gerçekçi bakış açısı ile görebiliyorum. Bir insanı yaşatmak, sorumluluğunu almak, fiziksel ve ruhsal bir yük altında olmanın anlamını çok iyi biliyor, bu yükün mislini taşıyorum.

İç karartıcı bir tablo çizdiğim içi üzgünüm. Ama ne çare ki durum böyle.

Önce çözümü olanlardan söz edelim:

Solunum problemi ventilatör ile çözülmüş durumda. Havalı matris yatak, bütün gece kımıldamadan yatmanın sonucunda gelişebilecek sorunları engelliyor. Aspirasyon makinesi bronşlarda biriken salgıyı temizliyor. Akülü tekerlekli sandalye, ev içinde, dışarıda hareket özgürlüğü getiriyor. Sinek, böcek için cibinlik var. Bilgisayarda özel bir yazılım ve donanım ile iletişim sorununu çözebiliyoruz. Diğer gereksinimler eşim tarafından karşılanıyor. Minnettarım Elçin’e !

Şimdi üzülüp olumsuz düşüncelere kendimizi kaptırmayalım ve gerçeğin pırıltılı yüzüne bakalım. Elimizde, ruhumuzda neler kalmış bize?

Sevebilirim!

Tanrının yarattığı her şeyi sorgusuz sualsiz sevebilirim. Sevmek içimden gelmiyorsa da sevmeyebilirim. Sorumlu tutabileceğim tek şey kalbim. Onu da dürüstlüğü nedeniyle severim. Kendimi, ruhumu, bedenimi her şeye rağmen sevebilirim. Saygı duyarım. Elinden geleni sonuna kadar yapan her canlıya saygı duyduğum gibi.

Görebilirim!

Gözlerimin alabildiğince görebilir, renkleri seçebilir, doğanın renk oyunlarında eğlenebilir, kendimi kaybedebilir, yine o renklerde kendimi bulabilirim.

Görmenin sadece gözlerle olmadığını söyleyebilirim. Dost kimdir, gönül dostlarım kimlerdir söyleyebilirim. Gönülden gönüle giden dostluk yolunda alınması gereken yolu tarif edebilirim.

İşitebilirim!

Kulaklarımın duyabildiği tüm sesleri ayırt edilebilir, doğanın seslerini hayranlıkla dinler, müziğin notalarında, tınısında, ritminde kaybolur, yine orada kendimi bulurum. Müzikle coşar, ağlar, hiç olmadık yerlerde dans edebilirim. Bir beste yapabilirim.

Koklayabilirim!

Bütün kokuları duyabilir, bir evdeki yemek kokularından orasının yuva olduğunu anlayabilirim. Sevgilimi, bebeğimi kokusundan tanıyabilirim.

Dokunun bana! Hissedebilirim!

En küçük bir ten temasını hissedebilirim. Rüzgarın esintisini yüzümde, saçlarımda hissedebilirim. Sabahları yüzüm yıkanırken yüzüme çarpan suyu hissedebilirim.

Yatak çarşafımın saten dokusunu, üzerime örtülen pikenin yumuşaklığını, yastığımın çukurunu, kokusunu hissedebilirim.

Güneşin yakıcı sıcaklığını, yanağımdaki öpücüğü hissedebilirim. Hissettiğim mutluluğu gözlerimde pırıltılarla gösterebilirim. Dudaklarımda sevgi dolu dudakları hissedebilirim.

Bir kedinin yumuşaklığını, demirin sertliğini, ateşin sıcaklığını, buzun soğukluğunu hissedebilirim.

Şarkılar söyleyebilirim!

Kendimce, kısık da olsa sesim, solunum cihazımın fısıltısına şarkılar söyleyerek eşlik edebilirim. Müzik dinlemenin keyfini yaşar, yaşatabilirim.

O ben, hâlâ benim!

İyi giyimli, bakımlı insanlara gülümseyerek beğenimi sunabilirim.

Sevdiğim, saydığım dostlarımla ekmeğimi paylaşabilirim. Sohbetlerine renk katabilirim. Efkâr basınca aynı masada içebilir, sarhoş olabilirim.

Aşık olabilirim, yeniden aşık olabilirim. Bir kadına ilgi duyabilir, en masum flörtü olabilirim. Güzel bir bakışta kaybolabilir, şiirler yazabilirim. Sözcük oyunları ile insanın hallerini keşfe çıkabilirim. Ruhumun güzelliklerini sunabilirim. Gerektiğinde ruhumun karanlık yüzünü paylaşabilirim.

Öpebilirim, öpüşebilirim. Heyecandan ölecek gibi olabilirim. Hayaller kurabilirim. Kendi kendime güler, ağlayabilirim. Bir siyah beyaz filimde hıçkırarak ağlayabilirim. Ağlayanlara bir omuz, derin bir iç çekişi ile teselli verebilirim.

Herkes gibi korkabilirim, şaşırabilirim, şaşırtabilirim, öfkelenebilirim.

Hayatımın sonuna dek öğrenebilirim. Öğrendiklerimi paylaşabilirim.

İyi ile kötüyü ayırt edebilirim. Bir kardeş, bir amca , dayı gibi nasihat edebilirim.

İnsanların sevinçlerini, üzüntülerini paylaşabilirim.

Dinleyebilirim! Empati yapabilirim.

Temel bilimleri, eğitimimde öğrendiklerimi; yaşamı sorgulamak, açıklamak için kullanabilirim.

Yıllarımı öğrenmekle geçirdiğim tıp bilimini, kendimi güncellemek için takip edebilirim. Bazı tavsiyeler verebilirim.

Gazete, televizyondan ülkenin ve dünyanın gündemini takip edebilir, yorum yapabilirim. Her ne kadar devlet beni vatandaştan saymasa da bir oy hakkımı kullanabilirim.

Yeni bir dil öğrenebilirim. Yeni bir insan tanıyabilirim.

Yardımcı teknoloji kullanarak bilgisayarda yazı yazabilir, yazdığım yazıyı seslendirebilirim. Kişisel deneyimlerimi yazabilir, geleceğe bir eser bırakabilirim.

Dünyada değişik din, kültür, geleneklerden insanlarla haberleşebilirim.

Başkalarının hızlı yaşam temposu içinde koşuştururken göremedikleri, farkına varmadıkları ayrıntıları görebilirim. Bir filmi yavaş çekimde izliyormuş gibi, anlıksal küçük ayrıntıları yakalayabilirim. Üzerinde günlerce düşünebilir, kendi bakış açımı oluşturabilirim.

Aldığım her fiziksel, ruhsal destek için mutluluğumu, minnettarlığımı ifade etmenin onlarca yolunu bulabilirim. Mutluluğun, neşenin bulaşıcı olduğunu bilirim.

Düşüncelerimi her ortamda özgürce anlatır, işte ben böyleyim, başka birisi olamam diyebilirim.

Allah’tan başkasına boyun eğmeyeceğimi, düşüncelerimi sonuna kadar savunacağımı söyleyebilirim.

Hazır çözümlerin yetmediği yerde zekamı kullanıp  yeni bir çözüm üretebilirim.

Zor yaşam koşullarında hayatta kalmayı bir oyun olarak kabul edebilir, her aşamada içimden bir kahkaha atıp “işte bu!”  diye sevinebilirim. Sevinebildiğime sevinebilirim.

Ve artık birçok kimsede olmayan ama bende bol bulunan bir boyutu mümkün olduğunca ekonomik kullanabilir ve yaşanmış doldurulmuş anlar yaratabilirim. Böylece dünyadaki yolculuğumu boşa harcamam. Yola bakmak yerine etrafıma bakarak yolculuğun, yolun keyfini çıkarabilirim. Bir öyküsü bile olabilir bu kısacık yolculuğun.

Şimdi sıra sizde. Neler yapıyorsunuz? Başlayın saymaya.

Dr. Alper Kaya

Göz Hastalıkları Uzmanı

ALS: (Amiyotrofik Lateral Skleroz – Motor Nöron Hastalığı)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s